Şimdilerde televizyon ve bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle beraber biraz ikinci planda kalsa da radyo hala evlerin en özel eşyalarından biri. Bir kutunun içinden tüm eve yayılan sesiyle adeta ailenin bir ferdi olan eski tip radyolar aynı zamanda geçmiş zamanın en önemli haberleşme araçlarından biriydi. Bunun yanı sıra bir eğlence ve eğitim aracı olan bu mekanizmalar popülerliğini artırdıkça radyo tiyatrosu, kültür-sanat söyleşileri, tarih ve şiir programları yapılmaya başlandı. Evin en büyük neşesi, özellikle çocukların en kıymetlisi olan radyolar zaman içinde televizyonun evlere girmesiyle biraz daha sessizleşse de kendine has ruhu ve yarattığı atmosferle hâlâ özel bir yerde durmayı sürdürüyor.
Radyo, elektromanyetik radyo dalgalarını sese çeviren bir alet. Radyoyu icat eden tek bir isimden bahsetmek mümkün değil. Bu yüzden radyonun icadı sürecine baktığımızda farklı mühendislik ve bilimsel çalışmaların etkisini görmek mümkün. Radyoyu kim icat etmiştir dendiğinde İtalyan kâşif Guglielmo Marconi ismi zikredilse de İngiliz bilim adamı James Maxwell’in 1865 senesinde kurduğu elektronik olarak üretilen radyo dalgalarının yayılma teorisi ve Alman fizikçi Heinrich Hertz’in 1888 senesinde bu çalışmayı uygulamaya dökmesinin katkıları yadsınamaz.
Radyonun tarihçesi üzerine kaynaklarda rastlanan bir diğer bilgi de Tesla’nın bu yönde geliştirdiği, ancak hayata geçiremediğ i projesi Wardenclyffe Kulesi oluyor. Atlas Okyanusu’ndan radyo sinyali iletme zamanının geldiğine karar veren Tesla, söz konusu yapıyı inşa etmeyi planlamış ancak çok az finansal destek bulabildiği için bu projesini hayata geçirememiş. Bugün radyonun babası ismiyle anılan Marconi, 1894′te ilk telsiz radyo sistemini geliştirerek 1901′de Mors alfabesiyle Atlas Okyanusu’nun ötesine mesaj iletimini gerçekleştirdi. Hertz’in 1880’lerde yaptığı deneyleri ve Tesla’nın çalışmalarını okuduktan sonra radyo dalgalarının kablosuz iletişim için kullanılabileceğini anlayıp bu fikir üzerine çalışmaya başlayan Marconi’nin ürettiği ilk radyo cihazı, Hertz’in laboratuvar cihazlarını iletişim amaçlı tasarlanmış bir sisteme dönüştürme çabaları sayesinde hayat buldu.Başlangıçta laboratuvarındaki bir alıcıya bağlı bir zili çalmak için bir verici yapan Marconi, 1895’in sonunda yaklaşık 2,4 kilometreye kadar radyo sinyallerini iletmeyi başardı. İlk radyo yayının yapılması ise 1907 senesine denk düşüyor ve Berlin-Kopenhag arası ilişkilerde aktarılması gereken bir söze dayanıyor. Tüm bu uğraşların ardından 1910 senesinde ise Amerika’da ilk müzikli radyo yayını yapıldı. Türkiye’de ilk radyo yayını ise 6 Mayıs 1927 gününde ilk Türk radyocu da denebilecek Eşref Şefik tarafından gerçekleştirildi.
Bugün radyo dendiğinde hala gözümüzde canlanan dört köşeli büyük kutu formundaki antika radyo modellerinin yanı sıra günümüz teknolojisi ile uyumlu farklı özelliklere sahip pek çok radyo modeli bulunuyor. Nostaljik radyo hissini vermese de çağın ihtiyaçlarına uygun bu çok daha yenilikçi ve geniş özellikli radyo çeşitleri arasında arkadan aydınlatma, LCD ekran, kablosuz ve pilli portatif radyo modelleri en çok tercih edilenlerden. Hem kullanım kolaylığı hem de tasarım şıklığı sebebiyle sevilen alarm saatli radyolar sayesinde ise sabahları sevdiğiniz radyo istasyonunu dinleyerek uyanmanız mümkün. Ayrıca dijital zamanlayıcısı sayesine çalışma süresini ayarlayabildiğiniz bu radyolar eski radyo modellerinden bugüne teknolojinin geldiği noktanın da en önemli göstergesi. Radyolardan bu kadar bahsetmişken bu konuda hazırlanmış kitaplara değinmekte de fayda var. Ünlü düşünür Walter Benjamin’in 1929-1933 senesinde Frankfurt ve Berlin’de gerçekleştirdiği radyo yayınlarının derlemesi olan Radyo Benjamin kitabı ile hem yazarın dünyasını farklı bir perspektiften keşfedebilir; hem de radyonun çok dinlendiği o yılların ruhuna dair fikir edinebilirsiniz. Türkiye’de dönemin radyo tiyatrosu metinlerinin bir derlemesi olan Radyo Oyunları kitabı ise oldukça ilgi çekici bir başka kaynak kitap.