Günümüz dünyası artık çok daha evrensel. Bu da kültürler arası etkileşimin çok daha yoğun olduğu bir dünya demek. İlerleyen teknoloji ve iletişim alanındaki sınırları ortadan kaldıran gelişmelerin de bunda etkisi büyük. Söz konusu durumun izlerini en iyi gözlemleyebileceğimiz yer ise dil. Bazen farkında dahi olmadan kullandığımız kelimeler yabancı kökenli olabiliyor. Artık bize normal gelen bu Türkçeye giren yabancı kelimeler aslında başka dillerin dilimize uyarlanmış halleri. Dikkat edilmeden kullanılırlarsa, dilde bozulma yaratabiliyor.
Bu çok yeni bir durum değil elbette. Özellikle Türkiye gibi pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, kıtalar ve denizler arasında kalmış bir ülkede sadece son yıllarda değil geçmişten gelen ve dilimize yerleşmiş yabancı kelimeler çok sayıda bulunuyor. Bu sözcüklerin çoğunun kökenini ya da kelime anlamını tam anlamıyla bilmesek de günlük yaşantımızda ve yazı dilinde çokça kullanıyoruz. Fakat yabancı kökenli sözcüklerin anlamlarını doğru bilmek ve Türkçede karşılıklarını da öğrenerek ana dilimizi geliştirmek oldukça kıymetli. Bu noktada Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçedeki Yabancı Sözcükler Sözlüğü kıymetli bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Yazarın ayrıca Dil Devrimi ile Türkçeye kazandırılmış sözcük ve terimleri öğretmeyi amaçladığı çalışması Öz Türkçe Sözlük de kitaplıkta mutlaka bulunması gereken kaynaklardan biri.
Dilimize giren yabancı kelimeler arasında bazıları geçmişte dile eklenmiş ve çoktan dile yerleşmiş; kimileri ise son yıllarda kullanılmaya başlanmış durumda. Özellikle günlük hayatta kullanılan İngilizce kelimeler bu grupta hatırı sayılır bir yer kaplıyor. Diğer yandan bir kültürün gelişmişlik seviyesi onun dilindeki kendine özgü kelimelerin çokluğu ile ölçülüyor. Hal böyle olunca da dildeki özgünlük bir kat daha önem kazanıyor.
Türkçe özellikle Batı kaynaklı dillerden aldığı sözcüklerin yıllar içinde yoğunlaştığı bir dil. Bu durumu incelerken belli bir dilde yabancı sözcüklerin bilhassa hangi alandaki kelimeler olduğuna dikkat edersek bu dilin milleti ile nasıl bir ilişkiye girildiğini anlamak da kolaylaşıyor.
Örneğin; Türkçe üzerinde en çok etkiye sahip dillerden birisi Fransızcayı ele alalım. Özellikle Cumhuriyet öncesi dönemde dilimize yerleşmiş Fransızca sözler sayıca bir hayli fazla. Bu kelimelerin büyük bir çoğunluğu ise fen ve doğa alanına ait kelimeler. Bunun sebebini şöyle açıklamak mümkün: Bilindiği üzere 1839’da Tanzimat Fermanı ilan edildi. Bu ferman, yönetimi iyileştirmeye yönelik bir tür çabaydı. Bu değişiklik eğitim ve bilim alanında da önemli girişimleri beraberinde getirdi ve böylece dönemin kültür ve bilim merkezi olan Fransa ile yakın temaslar kuruldu. İşin nihayetinde ise bugün sıkça kullandığımız “ajanda, bronşit, dejenere, disiplin, feodal, geometrik, laik, klinik, meridyen, mesaj, portre, salon, seminer, sekreter, termal, virüs, volt” gibi Fransızca kökenli kelimeler dilimize yerleşti.
Bu konudaki bir diğer saptamayı da İtalyanca özelinden gösterebiliriz. İtalyancadan dilimize geçen sözcüklerin çoğunlukla denizcilik, müzik ve moda alanında olduğunu söylemek mümkün. Bunda Osmanlı döneminde Venedikliler ve Cenovalıların denizcilik alanında oldukça aktif olmalarının etkisi büyük elbette. Bu sebeple Türkçe “Abluka, antika, balo, berber, conta, çimento, dalyan, entrika, filika, fiyonk, forsa, gondol, iskele, kamara, levent, martı, parola, reçine, salamura, toka, vida” gibi İtalyanca kökenli kelimelerle tanışmış ve yıllar içinde bu kelimeleri benimseyerek günlük hayatın bir parçası haline getirdi.
Özellikle son yıllarda İngilizce kökenli kelimelerin Türkçedeki yoğunluğunun artış gösterdiği de bilinen bir gerçek. Bunu hem konuşma dilinde hem de yazı dilinde gözlemlemek mümkün. Bu kelimeler artık o kadar yaygın hale geldi ki kulağa çok sıradan geliyor. Öte yandan bu kadar yaygın kullanılması dilin arılığını giderek bozuyor. Örneğin “tamam” yerine “okey”, “hizmet” yerine “servis”, “bilgilendirme” yerine “briefing” demek ya da “bakkal, çarşı, pazar” gibi farklı kullanımları varken “market” kelimesini kullanmak günlük dilde çokça yapılan hatalar olarak karşımıza çıkıyor.
Peki, yabancı kelimelerin yerine hangi Türkçe karşılıklarını kullanabiliriz? Gelin çok yaygın olarak kullanılan örnekler üzerinden bir liste yapalım...
Büyük Türkçe Sözlük dil konusunda kendini ve bilgisini geliştirmek isteyenler, yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe karşılığını ararken zorlananlar için kıymetli bir kaynak olarak dikkat çekiyor.
Türk Dil Kurumu’nun yaptığı araştırma raporları gösteriyor ki 1860’lı yıllarda dilimizde 100 sözcüğün 33’ü Türkçe, 67’si yabancı kökenli sözcüklerden oluşuyordu. Bundan yaklaşık 70 yıl sonra Türk Dil Kurumu’nun kurulması ve dilde sadeleştirme çalışmalarıyla Türkçe sözcük oranı yüzde 43’e ulaştı. Dil Devrimi’nden sonra ise, 1978’e gelindiğinde, bu oran yüzde 85’i buldu. En son 1998 senesinde yapılan çalışmaya göre sözlükteki toplam sözcük sayısı 98.107 ve bunların 45.888 tanesi Türkçe. Yani söz konusu oran tekrardan düşmüş durumda.
Eğer Türkçe konusunda kapsamlı bir araştırma isterseniz Yaşar Çağbayır’ın hazırladığı Ötüken Türkçe Sözlük isimli çalışmasını edinebilirsiniz. Türkçeyi doğru ve etkin kullanmak isteyen ve metin çalışmaları yapan herkesin elinin altında bulunması gereken bu eserde Göktürk, Eski Uygur, Hakaniye, Oğuz, Eski Anadolu, Osmanlı, Çağdaş Türkiye Türkçesi ile Anadolu, Rumeli, Kıbrıs ve Kerkük ağızlarından alınan kelimeler sadece bugünkü anlamlarıyla değil, kullanılmaya başlandıkları ilk dönemlerden bugüne kazandıkları bütün anlamlarıyla veriliyor.