Biz, gecenin en karanlık olduğu an görüşün kısıtlanması gibi bir dönem kalemi elimize aldığımızda yalnızca bomboş bir zihinle karşılaştık. Birbirimize parmaklarımızın yaşadığı bu tutukluktan nasıl kurtulacağımızı sorduğumuzda aklıma, üniversitede yaratıcı yazarlık dersinde gördüğüm bir teknik geldi. Tabi onu kendimizce dönüştürdük ve şöyle dedik; birbirimize üç kelime verelim, bu üç kelimenin içinde geçtiği bir hikaye yazalım. Konu sınırlaması yok, sayfa sınırlaması yok, yalnızca o üç kelimenin aklımıza getirdiği ne varsa…
Ve ortaya bu on dört hikaye çıktı.